top of page

Arama Sonuçları

"" için 54 öge bulundu

  • SKOR SEVER TAYFA (Arif KALAYLI)

    Yine, yeni, yeniden Galatasaray grubunda, Galatasaray'lıların bir kısmına Okan Buruk ve yerli futbolcuları savunmaya çalışacağım. Herkesin çok sevdiği, güvendiği Erden Timur, biz bonservis ödememek için serbest futbolcuları tercih ettik diyor. Haliyle serbest futbolcularda boşta oldukları için aylardır antrenman yapmadılar diye ekleme yapıyor (Başka türlü bu futbolcuları alamazdık). Okan hoca sözü edilen futbolcuların henüz hazır olmadığını defalarca açıklıyor. Bunları takıma monte edebilmek için gerek ligte gerekse avrupa maçlarında kısa süreli de olsa oynatıyor. Tüm futbolcuların hazırlık durumunu onları sürekli takip eden Okan hocadan, daha iyi bildiğini zanneden skor sever tayfa, madem yedekteydi, madem oyuna sokacaktın neden baştan oynatmadın demeye başlıyor. Onlar her şeyi skora endeksleri için o futbolcular ilk 11'de başlamış olsalar ve goller yesek bu defa da neden diğerlerini oynatmadın diyeceklerdi. Samsunspor maçında güzel bir şut çektiği için göklere çıkardıkları Ziyech'i, Okan hoca ilk 11'e koydu. Bu defa da vay efendim Ziyech neden ilk 11'de. Bu skor sever tayfa maç kazanilmadığı sürece kimi oynatirsa oynatsın, hocayı linç etmekten vazgeçmez. Gelelim Kerem meselesine; bu çocuk alt liglerden geldi ve şu anda sol kanatta dünyadaki en iyi Türk futbolcudur. İcardi ile harika bir ikili oluşturuyorlar. Dün İcardi ayakta duramadığı için faydalı olamadı. Ama bize her zaman lazım. Kerem'de her zaman lazım. Skor sever tayfa dünden beri ikisini de linç etmeye devam ediyor. İşin ilginç yanı Kerem dün İcardi'ye göre daha fazla katkı vermeye çalışmasına rağmen, daha çok linç ediliyor. Kerem'den daha fazla hata yapan Nelson, Kerem'in onda biri kadar eleştirilmiyor. Çünkü Kerem yerli futbolcu. Okan hocada, Kerem'de, Icardi'de kendilerini kanıtlamış insanlar. Linç edilmeyi hak etmiyorlar.

  • MUHASEBE (Bülent KARCI)

    İlk maçı kaybettik. Beraberlik ile yenilgi arasında bir fark yok. Adamlar 10 kişi kalmasa beraberlik zordu. Molde maçları sonrası tur gelince bazı gerçeklerin üzeri örtüldü. Şimdi 2-0'dan 2-2'ye geldik diye mutlu olanlar gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyor. Nedir bu gerçekler: 1. Mayıs ayında Ankaragücü maçını aldığımızda UCL'ye gideceğimiz belli idi. O günden Kopenhag maçına kadar geçen 4 ayda transferlerin ikisini son anda yaptık. Alınan 11 oyuncu da hazır değildi. Belli ki oyuncu alacaksın ve alınan oyuncuların forma girmesi için süreye ihtiyaç var. Neden daha erken transfer yapmadın. Bizim Ankaragücü maçından transfer sezonunun ilk günü arasında tranferleri imza noktasına getirip ilk hafta imzaları attırmamız lazımdı. 2. Lig bittiğinde acil iki transfere ihtiyacımız vardı. İki de kiralık olup sözleşme imzalamamız gereken oyuncu vardı. Bir sol bek. Bir 8 numara. Icardi ve Rashica. Bu dört transferi çözdüğümüz taktirde yeni sezona hazırdık. Evet Arabistan kafaları karıştırdı. Fakat bu sadece Icardi için bahane olabilirdi. Biz 4 transfer beklerken 11 transfer yapıldı. Yani bir takımlık oyuncu eklendi. Ve hiçbiri de hazır değil. Hepsinin de zamana ihtiyacı var. Icardi ligde idare ediyor. Fakat ne transfer çalımları Zaha ve Tete, ne Rashica'nın yerine alınan Ziyech hazır değil. 3. Ön tarafa sadece Icardi ve Rashica'nın bonservisleri aslınsa yeterdi. Fakat Zaniolo ve Rashica gidince artı Yunus sağa Tete ve Ziyech alındı. Sola zaten zorla savunma yaptırılan Kerem'in yanına Zaha da alındı. Böylece orta sahada zaaf oluşturacak bir yapı kuruldu. Bu yapıyı tek başına Torreira'nın taşıması imkansız. Oliviera'nın yerine daha iyisi hedefleniyordu ve bu geçen sezonki takım için yeterliydi. Lakin bu sezon için iyi bir 8 numara yeterli olmayacaktı. Onun için Zaha, Tete, Zyech'e verilecek para yerine çok çok iyi bir 8 numara alınmalıydı. Yerine Kerem Demirbay alındı. Ndombele 8 değil. Oraya 4 ay boyunca bir oyuncu alınamadı Demirbay da henüz formda değil diye düşünüyoruz. Ya formdaysa ve daha fazlası yoksa? Şimdilik daha iyisini verecek gibi duruyor. Fakat takım savunması olarak geçen sezonun gerisindeyiz 4. Yapılan transferlerin geçen sezonun şampiyonu takımdaki çoğu oyıncudan daha fazla maaş alması takım içinde huzursuzluk yarattığı söylentileri var. Özellikle Tete'nin maaşının Boey, Torreira ve Nelson'u rahatsız ettiği söyleniyor. Bu minvalde bazı oyuncularla masaya oturulup maaşlarının revize edileceği konuşuluyor. Hatta Boey'le konuşulduğu ve Boey'in yapılsn teklifi kabul etmediği konuşuluyor. 5. Elbette geç gelen ve formsuz gelen oyuncuların müsebbibi Okan hoca değil. Okan hocanın rüştünü ispatladığını düşünen bir çoğunluk var. Fakat bir çok iyi yönünün olması, şimdilik bu yıldızlar topluluğunu idare edebilmesi bir yana onda Fatih hocada da gördüğümüz bir özelliği onun eksisi olarak duruyor. Rakibi için bir A planı hep var. Bir B, bir C planı var mı, kuşkuluyum. İşler terse döndüğünde bunu görebiliyorsunuz. Oyuncu değişikliklerinde geçen sezon da geç kaldığı çok oluyordu. Şimdi de durumda bir değişiklik yok. Kopenhag maçında işler istediğimiz gibi gitmedi. 25 dakikada 8 net pozisyonda topu kaleye sokamadık. Bunun sorumlusu Okan hoca değil. Yakaladın mı atacaksın. Fakat 1.golü yedikten sonra plana sadık kalmaya devam ettik. Zaten ilk yarı da bitmek üzereydi. Onun için anlaşılır bir durum. Fakat 2.yarı aynı işlemeyen 11'le sahaya çıkılması anlaşılır değil. Belli ki gol atamadığın gibi golü de yedin. Bu sistem işlemiyor. Devre arası en azından Mertens'i ve Ziyech'i oyundan almalıydı. Hadi bunu yapmadın. Oyunda da bir değişiklik yok. Rakip seni devre arası çözmüş. Bir gol kaçırdı. Bu yeterince uyarıcı olmalıydı. Derhal oyuncu değişikliklerine gitmeliydi. Fakat hoca bekledi. Ta ki 2.gole kadar. Zaten bu tarz takımlardan ilk golü yememelisin. Yiyince çıkarması zor oluyor. Sen 2.gole kadar bekledin. Taktik şuydu: Topunu, tüfeğini sahaya sürmek. Bu bir çözüm getirdi kısmen. Zira adamlar bir kişi eksilince oyunda üstünlüğü nihayet aldık. O ana kadar (71.dakika) adamların ceza sahasına giremedik 2.yarı. Sonrası iki spektaküker; 10 defa vursan 1'i gol olmayacak iki gol bularak 1 puanı aldık. Okan hocanın en büyük artısı aynı delikten iki kez geçmiyor. Aynı hatayı yapmıyor. Fakat oyınu daha iyi okumalı. Bu arada biz oyuncu değişiklikleri için bolca düşünürken Kopenhag teknik direktörü 10 dakika önce aldığı oyuncuyu oyundan alırken tereddüt etmedi. Elbette oyundan alınan oyuncu da ego sahibi. Fakat orayı burayı yumruklamadı ve sakince kenara geldi. Bunu kimse görmedi. 6. Ve takımın sevgilisi Icardi. Görüldü ki dünkü maç Icardi'de sorun var. Antep maçında hakem Djilobdji'nin direkt kırmızı kart göstermesi gerekip de sarı ile geçiştirdiği, VAR'ın da üç maymunu oynadığı pozisyonda Icardi'nin bileğinde sorun oluşturmuş. Bu Samsun maçında attığı gole rağmen belliydi. Ligde idare eden bu durumun Avrupa'da sorun oluşturduğu görüldü. 5 kez kaleci ile karşı karşıya kalan Icardi arkadan gelen defans oyuncularınca savunuldu. Biliyorduk ki Icardi yazı tatil yaparak geçirdi. Ligde sorun olmayan kilolarının dün sorun olduğunu gördük. Buna bir de bileğindeki sorun eklenince...Bu takım Icardi'nin takımı ve o varsa sorun yok. Fakat o yoktu dün. Takımın tek parıldayan yıldızı ise Boey'di. Rakip sağdan her geldiğinde taş gibi durdu. Bir de gol attı. Daha ne yapsın. Angelinio'ya iyi önlem alınmıştı. Çoğu ortası ceza sahasına girmedi bile. Fakat o da savunmada iyi idi. Ndombele, Samsun maçında olduğu gibiydi. Yani yoktu. Ve Muslera. Muslera'nın sonsuz bir kredisi var. Lakin yenen iki golde de onun hatası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle ikinci golde tereddüt etmesi gole neden oldu. Oysa kalesine dönebilseydi gol de olmayacaktı. Neticede kötü bir maç oldu. Beraberlik, 1 puan yenilgiye eşit. Gruptaki ilk ve denk tek rakibimize puan verdik. Onların küçümseyen açıklamalarına maruz kaldık. Umarım oyuncular da bunları duymuştur. İster gruptan çıkalım ister elenelim, ikinci maç onlara sahayı dar etmek farz oldu. Bülent KARCI - 1987 Galatasaray'ı Unutamayanlar Üyesi

  • MAZİYE BİR BAKIVER, SONRA YAP ELEÅžTİRİNİ (Hüseyin DEMİRCAN)

    Dün geçe maçı stadyum 'da izleyenlerdenim. Şunu görüyorum ki Galatasaray'ın 1996-2002 arasında döneminde yaşananlardan bir çoğunun haberi dahi yok. Şunu özellikle belirtmek isterim, Galatasaray'ın UEFA Kupası yolculuğu Ali Sami Yen'deki 5-0 yenildiğimiz Chelsea maçından başlar (O dönemde Lise öğrencisiydim. Maçın sabahında yaşadıklarım hala içimde acıdır ama onun acını da 18 Mayıs sabahında doya doya çıkarmışımdır. ) Daha öncelerine gideyim 1997 yılı. Ali Sami Yen Stadı. B.Dortmund ile oyunuyoruz. B.Dortmund'u ezdik, ezdik ama Bülent Korkmaz'ın bir hatası ile Chapuisat golü atarak bizim bütün güzel oyunumuzu mahvetti. Hemen ertesi Parma maçında verilmeyen penaltılar ile 97-98 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nden erkenden elenme durumunda kaldık. Ondan bir sezon sonra daha da finallere yaklaştık ama Bilbao'da alınan mağlubiyet bizi yine Avrupa dışında bıraktı. Halbuki yine güzel oyun o sene de vardı. Ama işte bazen futbolda şans da gerek 1999-2000 sezonunda UEFA'nın statü değişikliği ile o 5-0'lık Chelsea maçından Avrupa Şampiyonluğu'na yürüdük. Ha bu arada dün gece ile benzer bir maç ile başlamıştık Şampiyonlar Ligi'ne o sezon. Dün gibi aklımda Galatasaray 2 Herta Berlin 2. Yine süper bir oyun ama şans yok. Herta Berlin kaleye 2 kere geldi 2 si de gol oldu. Biz yüklendik yüklendik ama olmadı. 2-0 geriye düştüğümüz maçı 2-2 ile berabere bitirdik Biz 97-98'de, 98-99'da evet elendik ama doğru oynadık. Doğru yoldaydık. Doğru isimleri transfer ettik. Kalitesiz adamlara şans vermedik ve Fatih Hocamız, bir kadro istikrarını sağlamıştı ve Sonuç Avrupa'da şampiyon bir takımımız oldu. Yine iyi hatırlarım 97-98 sezonu Galatasaray için sadece Avrupa'da değil, ligde de kötü başlamıştı ve 9 puan gerideydik. Üstelik bir yıl önce şampiyon olan kadroya Popescu gibi bir yıldız eklenmesine rağmen... Kötü gidişe rağmen o dönem taraftarda, yönetimde Hocaya sahip çıktı, Hoca da ısrarla oyuncularına sahip çıktı sonuç Galatasaray o yılı şampiyon tamamladı. Bu arada önemli not o yıl ısrarın sonucuda Okan Buruk yeniden kazanıldı. O gün bu çöpden bir numara olmaz deyip gönderilseydi bugünkü Okan Buruk olmazdı. 1997-98 sezonunu iyi irdeleyiniz. Galatasaray, taraftarı bu yaşananları iyi bilmeli. 1996-2000 döneminde her maçımız güllük gülistanlık geçmedi. Çok krizlerde yaşandı. Bunlar iyi bilinmeli... Ya da daha yakın zamandan örnek vereyim: 2012-2013 sezonu, Grup M.United, Cluj, Braga. İlk Manchester maçını çoğunuz hatırlar. Sahayı dar ettik ama olmadı. Sonraki Braga Maçı yine olmadı. Ondan sonra Cluj 1-1 berabere 3 maç 1 puan ama sonrası 3 maçın 3'ünü de kazanıp Real Madrid'e sahayı dar eden Galatasaray... Gelelim dün geceye. Sanki 1999 yıldaki Herta Berlin maçına geri gittim. Maç başlamış en az 3-4 tane net pozisyonun var. Bazen top seni sevmez. Denersin denersin olmaz. Dün akşamda olmadı. Kerem vurdu, 2 maçtır vurduğu gol olan oyuncunun bu sefer vurduğunun olmayacağı oldu. Kobenhavn takımının ise ilk pozisyonu gol oldu. Bazen futbolda şans da gerekli. Futbol bu olur olur da futbolcuyu yuhalamak nedir? Bunu anlayamıyorum. Futbol en nihayetinde oyun ama geriye de düşeceksin. Oyuncun kendini ispatlamış bir kere. Onu yuhalayan taraftar, sen kimi yuhaluyorsun. Bir adam kendini ne kadar ispat etmek zorunda. Bizde her maçta Okan'da oyuncularda kendini ispat etmek zorunda. Anlaşılır gibi değil. Daha ne ist eniyor anlaşılır gibi değil. Kariyerli adamlarla kadro kurulmuş, Okan hoca zaten takımı şampiyon yaparak kendini ispatlamış; daha ne istiyorsunuz. Başarılar birliktelik ile gelir, birleşe birleşe önüne geleni yıkarsın... Ne biliyorsanız ya da futboldan ne kadar anlıyorsanız anlayın ama takıma her koşulda destek olmayacaksanız tribüne gel-me-yin bir zahmet ! HüseyinDEMİRCAN - 1987 Galatasaray'ı Unutamayanlar Üyesi

  • KUNTZ GİTSİN, HOCA KOVMAK ÇÖZÜMSE

    Kuntz gitsin. Türkiye de başarılı hocalardan biri Şenol Güneş kovuldu ne değişti? Lucescu gibi başarılı teknik direktör kovuldu ne değişti? En başarılı Türk teknik direktör Fatih Terim kovuldu , ne değişti? Bu ve bu benzer kaliteli hocalar zamanı gelince veya daha büyük yerlerde transfer teklifi aldığı için değil, resmen KOVULDULAR. Suç hep onlarda mı bir bakalım. TARAFTAR Tuttuğunuz takımı Milli takım dan üstün görüyorsanız hoca ne yapsın? Stadınıza Milli forma altında gelen Türkiye'de rakip olduğunuz takımın hemen hemen her futbolcusuna tepki verirken, hoca ne yapsın? Milli maç arasına isyan ediyorsak. Milli maçtan sakat dönen kendi futbolcusu üzerinden, Milli takıma gönderme yapılıyorsa, hoca ne yapsın? Bugün Milli Takım İstanbul'da değil de değişik yerlerde maç yapıyor ise, bunda payımız var ise, hoca ne yapsın? Yabancı hocaların Türk futboluna katkısını görmeyen, kişiler üzerinden sürekli konuşanlar varsa, hoca ne yapsın? SPOR BAKANLIĞI BJK'nin Avrupa'dan bir yıl ceza almasını sağlayan Demirören'i başkan yaparsanız ve GS her kupa aldığında, katılmamak için mazeret uyduran kişiyi seçerseniz , hoca ne yapsın? Şike sürecinde FB'de 2. başkanlık yapan Nihat Bey'i başkan yaparsanız, hoca ne yapsın? Her boş alana bina dikerken , çocukları halı saha ya mecbur bırakırsanız, hoca ne yapsın? Okullarda önce sınıflar arası, sonra okullar arası turnuvalar yapılmıyorsa, eskiden yapılan 19 Mayıs törenlerinde çocukların spora ve sağlığa katkısını görmezden geliyorsanız , hoca ne yapsın? TFF Sırf bir kulüp başkanı istedi diye rezerv ligi iptal ederseniz, hoca ne yapsın? Yabancı sınırını istediğiniz kulübe göre ayarlarsanız , hoca ne yapsın? Gerçek futbol seyircisi değil de, promosyon dağıttığınız seyirciyi çağırıyor isiniz, hoca ne yapsın? Türk bayrağı için canını verecek taraftar kitlesini değil de, maç bitince Türk bayrağını yere bırakan sponsorların seyircisini tercih ediyor iseniz, hoca ne yapsın? Kutsal formayı giyen futbolcunu seçerken, silah sıkan, bahis oynayan, prim peşin de koşan, konuşurken tercüman kullanan futbolcu seçiyor isen.. Bir taraftardan tepki aldı diye sahayı terk edeni seçer isen... Toplumun istemediği bir futbolcuya kaptanlık verir isen hoca ne yapsın? Çıkardığınız yasaları uygulamaz, şike yapanı küme düşürmezseniz... Limiti yükselen takıma puan silme cezası vermezseniz , hoca ne yapsın? KULÜP BAŞKANLARI Önceden Milli takıma gönderdiği futbolcuyu davul zurna ile neredeyse gönderip, "Hadi aslanım bizi mahçup etme, bizi gururlandır" derken; şimdi "Aman ha haftaya lig maçımız var , dikkat et!", diyorsa , hoca ne yapsın? Taraftar değil de, müşteri olarak bize bakıyor iseniz, hoca ne yapsın? FUTBOLCU Antrenman bittikten sonra, direk soyunma odasına giderse (İngiliz futbolcu Gerard'ın Oğuzhan için söyledikleri ve Hagi ve Popescu gibi birçok kaliteli isim, idmandan sonra halen çalışıyor ise), bir kaç maç iyi oynayınca hemen takımdaki yıldız isimle aynı parayı isterse, gelen hocaların ayağını kaydırma telaşına düşerse, kulübünde başka Milli forma altında başka oynuyor ise, hoca ne yapsın? İsmail BAYAR

  • MİLLİ TAKIM, HOCALAR ve BAÅžLARINA GELENLER

    Ersun Yanal Bilgisayar uzmanı Milli takıma antrenör oldu. Birileri GS'ı durdurmak adına Ersun Yanal'a "Hakan'ı milli takıma alma" dedi, o da almadı. Gerekçe oyun sistemine uymuyormuş. Kendince haklı olabilir dedik, art niyet aramadık ama oyun sistemine uymayan Hakan'ı almayıp, aynı stil Ersen Martin'i alınca, amacın Hakan üzerinden GS'ı yıpratmak olduğu belli oldu ve sonuçta gönderildi. Abdullah Avcı Çıkış yapan hoca olarak geldi. O da Ersun'dan altta kalır mı, kalmaz. İlk işi en iyi döneminde Türkiye'nin ve GS'ın en iyi 8 numarasını Selçuk'u Milli takıma almadı. Taktik aynı GS'ın en iyi futbolcusunun moralini bozup GS'a zarar vermek. Ne oldu, o da gitti . Tarihinde büyük başarı olmayınca, Milli forma için o da bazıları gibi, bazılarını dinledi. Fatih Terim Nihayet Türk Milli takımın en başarılı hocası geldi dedik. GS da 4 sene peş peşe şampiyonluk, UEFA kupası, 3 kere Avrupa kupasına katılma ve Dünya 3. lüğünde payı. Çok iyi giden bir GS takımı 2 senede 2 şampiyonluk ve çilekler derken... Bizi kimse durduramaz derken BJK'nin Avrupada bir yıl ceza almasını sağlayan Demirören, Fatih Hoca'nın Milli formaya sevgisini kullanılarak, hem çaktırmadan GS'a büyük zarar veriyor, hemde Milli takım Hocasını buluyor. GS'da başkan da dahil işleri karıştıranlar, Fatih Hoca'yı kullandıktan sonra başladılar Fatih Hoca'yı yemeye,.. Önce takım içinde oğlum dediği futbolcular primi bahane ederek Arda , Emre ve Burak gibi futbolcular, hocanın ayağını kaydırmaya uğraştılar... Sonra Fatih Hoca'yı dövdüm diye gazetelere hava atan şahsın, mahkemede Fatih Hoca beni dövdü diyen yalancı şahsa inanıp, GS'ı da zaten önceden karıştıkları için Fatih Hoca'yı gönderdiler. Kimi getirdiler? Lucescu GS ve BJK'yi şampiyon yapmış, GS'da süper kupa almış, çalıştırdığı bir çok takımı şampiyon yapmış ve UEFA kupasını kazanmış hocayı getirdiler... Olmadı... Milli takım Avrupa liginde küme düştü. Topu yine hocalara nasıl atacaklar? Elinde medyası olan TFF başkanının gazeteci ! leri önce "saçı dağınık, dilenciye benziyor", dediler... olmadı. Sonra Fatih Hoca'ya yaptıkları gibi aldığı para konuşulmaya başlandı. Sanki Fatih ve Lucescu'nun yerine gelene asgari ücret verecekler. Futbol piyasası böyle... Bu tip değerli hoca getirirsen bu parayı vereceksin. Neyse, para üzerinden hocayı salladılar , bir darbe daha lazımdı. akıllı gazeteciler gecikmedi, hocaya Alzheimer dediler ve hocayı gönderdiler. Hoca halen başarılı şekilde takım çalıştırıyor. Kim geldi? Şenol Güneş Milli takımı Dünya 3. yapmış, TS ve BJK'yi şampiyon yapmış filozof hocayı getirdiler. Ne oldu? Milli takım bir daha küme düştü. Allah'tan daha alt lig yoktu. Aynı yerde kaldık. Milli takım hocası iken yabancı sayısı düşsün diyen Şenol hoca , BJK hocası olduğunda yabancı sayısı artsın deyince, insanların gözünden düştü ( yabancı sayısını GS'a göre endeksleyen gruba katıldı oda). Gelen kariyerli hocalar hep suçlu çıktı ama ne gazeteciler, ne taraftar nede TFF suç lu değildi. O da gönderildi. Kim geldi? Stefan Kuntz Alman milli takımında ve BJK'de futbol oynamış. Disiplinli bir futbol ülkesinden gelmiş. Bundan öncekiler gibi oda başarısız oldu ve oda gönderilebilir. Medyada ismi geçen Fatih Terim, Şenol Güneş, Abdullah Avcı daha önce kovuldular. Şimdi Sergen , İlhan Palut , Aykut ve Yılmaz Vural isimleri geçiyor. Sergen şampiyon oldu ertesi yıl gönderildi. İlhan Palut'un Hatay, Konya ve Rize denemeleri yeterli değil; hele hele Milli takımdaki kurtlar sofrasını düşünürsek, işi zor olur. Aykut yıldız oyuncular ile sıkıntılı (Alex örneği var). Millilerin hepsi de bir yıldız olduğuna göre onun da işi zor(Farkında olmadan Aykut ve yıldız isimlerini yan yana kullandığım için, Ali Koç TFF'den bir yıldız daha hakkımız demez inşallah). Yılmaz Vural Konu Yılmaz Vural a geliyor. Medyanın isteği gibi elinde malzemesi çok olan biri. Ayrıca taraftarların istediği gibi yedek kulübesinde bağırıp çağıran, oturmayan , gerektiğinde takla atan biri. TFF'nin de işine gelir, çünkü tek derdi Milli takımı çalıştırmak olan bir hoca ya istediğiniz onbire müdahale hakkı da verir. Şahsen şaka bir yana, olsa ne kaybederiz. En azından bir insanı çok mutlu ederiz. Mili takımı daha da kötü yapacak hali yok ya. Not: Okan ve GS'ın rahat olması adına Fatih Terim olursa daha iyi olabilir. GS'daki son iki sene oynattığı oyunu oynatmadığı sürece. İSMAİL BAYAR

  • MİLLİ OLMAYAN, MİLLİ TAKIM

    Milli takıma hangi kaynaklardan futbolcu seçilmektedir? 1. Yurt dışında doğmuş futbol oynayan her türk genci hemen milli takıma alınır. Bir çoğu çok sıradan futbolcudur. Yurtdışında doğmuş olması yeterli sebeptir. 2. Takımlarımızdaki, taraftarlarımızdaki yabancı hayranlığı nedeniyle, alt yapıdan yetişen genç futbolcular takımlarında yer bulamazlar. Soluğu hemen avrupa'da alırlar. Türkiye'de iken yüzlerine bakılmayan bu futbolcular anında milli takıma alınırlar. 3. Kendi ligimizde oynayan kendini göstermiş futbolcular. Burada da şöyle bir sorun var futbolcu 3 büyüklere transfer olmazsa istediği kadar iyi olsun milli takıma seçilmez. Kazara seçilirse yedekte bekler. Anadolu takımlarında parlayıp 3 büyüklere transfer olanları da başka bir sorun beklemektedir. Yabancı hayranlığı nedeniyle fazla oynama şansı bulamadığı için milli takıma seçilemez, seçilenler ise sürekli oynamadıkları için faydalı olamaz. Sorunları belirttik peki çözüm ne olabilir? 1. İlk önce, bugüne kadar hiç bir başarısı olmayan, Kuntz denen adamın milli takımı staj yapma yeri olarak kullanmasına son verilmelidir. 2. Takımlardaki yabancı futbolcu sayısı azaltılmalıdır. Lucescu milli takımda görev yaparken takımlarımızın maçlarını izliyorum ama türk futbolcu olmadığı için izlemenin bir anlamı olmuyor demişti. 3. Avrupa'da doğmuş veya avrupa'ya gitmiş türk futbolcuları koşulsuz olarak milli takıma alma sevdasından vazgeçilmelidir. Milli takımın iskeleti yurt içindeki futbolculardan oluşturulmalıdır. Aşağıya bir resim bırakıyorum. Resim çok şey anlatıyor. İskeleti türk futbolculardan oluşan bu kadronun UEFA kupası, süper kupa ve millî takım olarak ise dünya üçüncülüğüne ulaştığını hatırlayalım. Not : O milli takımda gurbetçi olarak sadece Yıldıray Baştürk var.

  • Milli Takım ve Kulüpçülük

    Taraftar önce Milli takım diyecek. Tuttuğu takımdan öncede, siyasi düşüncesinden önce de Milli takım diyecek. Kulüp takımların sayfalarına baktım... Fenerbahçeliler Barış'ı , Beşiktaşlılar Cengiz'i, Galatasaraylılarda Cenk'i yerden yere vuruyorlar. Adı üstünde Milli takım. Burada Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli olmaz. Herkes kendi takım futbolcusunu koruyor, diğer rakip takımın futbolcusuna gönderme yapıyor. Milli takımın ne manaya geldiğini bilen yok. varsa yoksa başka futbolcuya saldırmak. gol atınca yok GS lı attı yok Fenerbahçeli attı, Hayır atan da tutan da Türkiye Milli takım oyuncusu. veya siyasi görüşüne yakın futbolcuyu korumak gibi aptalca savunma yapanlar var. Birde tutturmuşlar yapancı hoca istemiyoruz diye. Futbol da , müzik te ve sanatta yapancı yerli olmaz. Tabii ki yerli futbolcu ve teknik adamla başarı gelse daha mutlu oluruz ama ne yazık ki kulüp taraftarlığı, Türk futbolcunun ve teknik direktör ün bakış açısı bunu engelliyor. Bugün Voleybol da gerek Milli takım, gerek kulüp takımların (Vakıfbank, Eczacıbaşı, Fenerbahçe) başarısı yapancı hocalar sayesinde gelmedi mi? Ortada bir Vargas örneği varken. Galatasaraylılar Brian Birch, Beşiktaşlılar Gordon Milne, Fenerbahçeliler Veselinovic'le şampiyonluklar yaşamadı mı? Avrupa ya 4 kere katılan Milli takımın 3 kere sinde payı olan en başarılı hoca olan Fatih Terim rakip takımların taraftarları tarafından aforoz edilmedi mi, lig başarısı Hagi'ye bağlanmadı mı. Dünya 3. takımın hocası TS lu diye ayrı kuplar takılmadı mı ( GS etkisi vardı ama değişik kadro ile çıkabilirdi, o zaman kulüpçülük yapmadı.). Abdullah avcı, Ersun yanal Türkiye'nin en iyi hocaları gelmedi mi . Hepsini kendimize benzetmedik mi. Abdullah ve Ersun kulüpçülük yaptı diye başarısız olmadı mı. Kadrolarına TFF den müdahale olmuyor mu? Özetle taraftarın dan yöneticisine ve futbolcusuna kadar herkes önce Milli takım diyecek. başka çare yok. Mesut Özil Fenerbahçe'ye gitti nerdeyse milli kahraman görüldü. FB taraftarı ve siyasi görüşü yakın olanlar tarafından, aynı mesut GS a gelse idi tersini Galatasaraylılar yapacaktı. Siyasiler çocuklarını bedelli ve çürük raporu alınca , haklı olarak kıyameti koparan insanlar , kendi kulüp başkanı üstelik te sahte çürük raporlu asker kaçağı olduğu halde onu omzunda taşıya biliyor. Olaylara hep kendi pencerenden ve kötüyü, yanlışı benden diye korumaya başlarsanız bu Milli takım 2 kere küme düşer, ertesi gün iç çekişmeye kim şampiyon olacak kısır döngüsüne girmeye devam edersin. Futbolcular yenilince hafta içi Kabe , yenince Miami resmi paylaşmaktan, insanların duyguları ile oynamaktan vazgeçsinler. bizim için 90 dakika önemli, sonrası ne yaparsan yap. Eskiden Çingene Arif vardı, gece alemlerine takılıyormuş, saha da topunu oynarsan kimse senin özel hayatın ile ilgilenmez. TÜRK gelir yabancı isteriz, yabancı gelir Türk isteriz. Türk olarak en iyi forvet Cenk'i oynatır, yeni çocuk gol atar . Cenk kadroya nasıl girer diyorlar. Cenk'i yedek koysa , yeni çocuğu koysa ve puan kaybetsek vay hocanın haline. Çocuk belki ilerde iyi olacak ama sabır yok. Başta TFF olmak üzere kulüpçülük yapmadığımız sürece iyi şeyler olabilir. Milli takım forması giyen futbolcunun tercüman kullanıyor olması beni de çok üzüyor ama suç onda değil getiren de. Çocuğu sucluyoruz onu oraya getirenleri alkışlıyoruz. Grup adına siyasete girmemek için uğraştım. Varsa eğer silebilirler saygı duyarım. Aslında yazacak çok şey var ama uzun olunca okuma oranı düşüyor, KISA KESTİK

  • ÜÇ BÜYÜKLER VE TRANSFER

    Bu sezon transferde Galatasaray, FB, BJK coştukça coştular. Transfer yapılır da taraftar sevinmez mi, tabiki sevinir. Bu transferlerin yanında şimdi bir de acı gerçeklere göz atalım: Üç büyük kulübümüzün yıllık gelirleri, ancak bir transferi karşılayabiliyor. Bu şekilde devam edilirse işin sonu nereye varacak bilinmez. Bizim yere, göğe sığdıramadığımız Muslera ve Torreira kendi milli takımlarına davet edilmedi (Muslera için yaşı desek diğeri neden davet edilmemiş olabilir?). İngiltere'nin orta sıralardan bir takım, transfer sezonu kapandıktan sonra, 2 futbolcusunu Galatasaray'a satabilecek kadar kadro zenginliğine sahip. Çok büyük yetenek, çok büyük golcü Icardi'nin bonservisi 10 m, Ndombele'nin 15 m, Sanchez'in 9.5 m. Bu durum biraz can sıkıcı deüil mi? Takımlar 14 yabancı transfer edebiliyorken, kontenjan açmak için kiraya verilenler, apar topar üste para verilerek gönderilenler ile bu sayı 20'yi geçmektedir. Altyapıdan Okan, Buruk, Tugay Kerimoğlu, Arif Erdem, Su at Kaya, Sabri Sarıoğlu, Bülent Korkmaz, Ozan Kabak gibi futbolcular artık yetişmiyor. Bu yazdıklarım eleştiriden ziyade bir durum tespitidir. ARİF KALAYLI

  • GALATASARAY'IN HALA TRANSFER İHTİYACI VAR MI? (Bülent Karcı)

    Sürekli transfer isteyenlerin unuttukları birkaç husus var. 1. UEFA'nın FFP sınırı 2. Takımın maddi sınırları. 3. Takımdaki yabancı sayısı ve TFF'nin yabancı sınırlaması. Sondan başlayalım. Takımdaki yabancı oyuncuları sayalım: 1. Muslera 2. Boey 3. Dubois 4. Nelson 5. Angelinio 6. Torreira 7. Oliveria 8. Zaniolo 9. Morutan 10. Icardi 11. Zaha 12. Mertens 13. Mitsjø 14. Bakambu Unuttuğum varsa yazarsınız. Bunlara Rashica'yı ekleyelim. Zira biz almazsak FB ve BJK hemen devreye girer. Bir Gedson durumunu daha şahsen yaşamak istemiyorum. Gelelim takıma elzem olan transferlere. Şampiyonlar Ligi ve daha sonrası Konferans Ligi'nde iyi bir derece için hangi mevkilere oyuncu gerekiyor, bakalım. İki iyi stoperimiz var. Birisi ceza alır veya Allah korusun sakatlanırsa arkasında Kaan Ayhan ve Emin Bayram dışında bir de Metehan var. Buraya bir oyuncu alınmalı mı? Evet Takım hücumumuzu inceleyelim. Icardi. Yedeği Bakambu. Solda Zaha veya Kerem. Sağda Zaniolo veya Morutan. Gelirse Rashica. Icardi arkasında Mertens. Geçen sezon bu takım gol yollarında çok zorlandı. Bunu yazınca itiraz edenler olacak. Fakat lig başından sonuna 14 maçımız tek farkla kazandık. (1-0, 2-1, 3-2 gibi) İki maçımız da golsüz berabere bitti. Oysa ligin en az gol yiyen takımıyız. Hatta bizden sonra en az gol yiyen takım olan BJK'den 9 gol daha az yemişiz. Demekki biz hücum ederek değil, savunma yaparak şampiyon olmuşuz demek yanlış olmaz. İyi savunma yapmak iyi hücumu da getiriyor. Fakat iki paragraf önce saydığım hücum oyuncuları içinde gerçekten çok iyi savunma yapan Rashica ve Mertens'tir. Bu hücumu sürekli defansa koşturmak, defansta olduklarından fazla efor harcamalarını istemek onların hücumda performanslarını düşürecektir. Bundan dolayı onların arkasına ve defansın önüne Torreira'nın yanına, Torreira gibi bir oyuncu lazım. Oliveria gerek geçen sezon yaşadığı düşüş gerek istenilen seviyede savunmaya yardım edememesi nedeniyle geçen sezon eleştirilmişti. Ki haklı eleştirilerdi. Bunda mevkiinde tek olması ve yedeklenmediği için yıpranması da etkili oldu. Mertens sakatlandı. Torreira cezalı oldu. Icardi geç başladı. Rashica zaman zaman yedek kaldı. Biz Oliveria'yı dinlendiremedik. Kötü performanslar sergilese de oynatmak zorunda kaldık. Adam ligin sonunu zor getirdi. Bu sezon Oliveria aynısını yaparsa takım çöker. BJK'nin Gedson, Hadziahmetoviç ve Salih'li orta sahası BJK maçında bunu bize gösterdi. Dolayısı ile buraya Parades, Fred, Lemina gibi sert bir oyuncu lazım. Böylece transfer için gerekli mevkiiler ikiye çıkmış oldu. Yabancı sınırlaması nedeniyle Kerem Demirbay transferi onun için önemli. Lakin onu izlememiş birisi olarak ve de onunla ilgili yorumlara bakınca çok da o seviye görünmüyor. Göreceğiz. Lakin gördüğümüzde bir şok yaşamayız inşallah. Bu mevkii için bir yabancı oyuncu düşünülüyor. En başta saydığım yabancı rotasyonu dolu iken 2 mevkiiye 2 yabancı daha eklendi. Şimdi durum böyle iken en az ihtiyaç duyulan mevkiinin 10 numara olduğunu görüyoruz. Burada Mertens, Zaniolo, Rashica (Gekdiğini varsayıyorum. Aksini düşünmek bile beni üzüyor), Kerem, Kerem Demirbay ve Morutan oynayabiliyor. Buna rağmen sosyal medyada hala Talisca ve Dybala çığırtkanlığı yapan, bununla ilgili hayaller kuranların olması şaşırtıcı. Talisca kendi çapında iddialı bir takımda oynuyor. Bizim Icardi ve Zaha'ya veremediğimiz bir maaşla oynuyor. Ve yeni sözleşme imzaladı. Üstelik eski bir BJKli. Gedson'un bizde bıraktığı izden çok daha büyük bir iz bırakarak gitti BJK'den. Bu da gelmemesi için neden. Dybala'da da durum neredeyse aynı. İki farkla. Dybala gerçekten iddialı bir takımda oynuyor ve Türkiye'de oynamadı. Neden bize gelsin? Bizim 10 numara için ne bütçemiz, ne yerimiz ne ihtiyacımız var. Onun için gerçekçi olmalı ve hayal kurmaktan vazgeçmeliyiz. Gelecek her oyuncu bir vedayı da getirir ve ben geçen sezonki kadrodaki oyunculardan hiçbiri ile vedalaşmaya hazır değilim. Sizin de olmamanız lazım. Bu vefalı olmanın gereği. Ayrıca daha önemli, yedeklenmesi ve ikame edilmesi gereken daha acil iki mevkiimiz var: defans ve önlibero-orta saha.

  • GALATASARAYLI OLMAK FENERBAHÇELİ OLMAKTAN FARKLIDIR (Bülent KARCI)

    Galatasaraylı olmak ile Fenerbahçeli olmak arasında bir fark vardır. Bu fark karakter farkından kaynaklanır. Buradan FB'lileri "karaktersiz" likle itham etmiyorum. Farklı bir karaktere sahipler. Ali Şen sonrası bu fark ortaya çıkmaya başladı. 103 gollü sezon FB'nin çok iyi bir kadrosu vardı. Lakin öncesinde Ali Şen'in hakemleri koruma altına aldığı açıklaması da etkilidir. Graham Souness'in kupa maçı finalinden sonra FB stadına GS bayrağı dikmesi bu haksızlıkların sonucunda biriken hırstan kaynaklanır. Adamlar hem kupayı kaptırdıkları hem de bayrak mevzunun olmasını kendilerine yediremediler. O gün bugün sadece GS'a değil diğer tüm takımlara karşı üst düzey bir hırsla saldırmaya başladılar. Paranın gücü ile yapacakları her şeyi yaptılar. Aziz Yıldırım daha da hırsla hareket etti. 2000 yılı kadrosundan H.Şükür, Hagi, Fatih Terim ve hatta Emre Belözoğlu'na bile yüksek ücretlerle teklifler götürdüler. İnanmayacaksınız, ama Emre o dönem tekliflerini red etmişti. Denizli faciası olduğu sezon bizim oyuncular maaşlarını alamazken FB para ile kurulabilecek en iyi kadroya sahipti. O dönem sadece GS'lılar değil, diğer takım taraftarları da fakir, fakat gururlu GS'ı tutmuşlardı. FB, sürekli rakiplerine parasının acı gücünü hissettirdiği için, bu güç ile kurduğu takımlarla rakiplerini ezerken diğer takımların antipatisini de kazandılar. Biz öyle değiliz. Biz FB'yi kendi sahamızda 3-0 yenerken, 3-0'dan sonra frene bastık. Daha fazla atıp rakibi ezmedik. (Bakmadım fakat lig tarihine baksak 4 ve üzeri gol atarak kazanılan maçlar sayılsa FB'in bariz bir üstünlüğü olduğunu görürüz. Bu onlarda olmayan fakat GS'da olan rakibi ezmeyerek saygı gösterme duygusundan kaynaklanır. Bu kadar niye yazdım. Biz FB'den farklıyız. Biz rakibimize saygı duyarız. Rakibimizi ezerek gururunu kırmaya çalışmayız. Biz sporun dostluk için yapıldığına inanırız. Rakibin gururunu kırmak için değil. Metin Oktay oynadığı oyun kadar centilmenliği nedeniyle sevilmiştir. Metin Oktay FB formasını giyerek centilmenliğini gösterirken bugün birçok GS'lı bunu red edecektir. Oysa GS'a göre FB forması da kutsaldır. Bir zamanların FB yöneticisinin yaptığı gibi yumruk şovla rakibinin bayrağını parçalamaz. Rakibin bayrağı da kutsaldır. Bizim gücümüz rakibi ezmekten geçmez. Ona saygıdan gelir. Bizim gücümüzün rakibimizin gücünden kaynaklandığına inanırız. Bizim rakibimiz ne kadar güçlü ise biz de o kadar güçlü olduğumuza inanırız. Gücümüz rakiplerimizin ezikliğinden kaynaklanmaz. FB'nin olmadığı bir ligi düşünemeyiz. Onların yaptığını da biz yapmayalım. Şikebahçe, Fenevbahçe, Ezikbahçe söylemleri Ali Sami Yen'i üzecek söylemlerdir. Bizi onlardan ayıran rakibimize saygımız olmalıdır. Rakibimizin adı Fenerbahçe'dir. Lakabı Sarı Kanarya'dır. Onlar bize ne derse desin onların seviyesine inmeden GS'lılık duruşumuzu herkese göstermeye devam etmeliyiz. BÜLENT KARCI

  • TFF'YE YABANCI YÖNETİCİ GELSİN

    TFF YE YABANCI YONETICI GELSİN Biz her sene bu koasları, saçma sapan kararları çekmek zorunda mıyız ? Süper modern stadlar var... Avrupa'nın yıldız futbolcularını milyon eurolar vererek getiriyoruz, ama ne yazık ki bunun altından kalkamayan yöneticilerin elinde Türk futbolu günden güne eriyor. Adil bir yönetim için yabancı hakem gelsin diyoruz. Avrupada başarılı olmak için yabancı futbolcu sayısı çok olsun istiyoruz da, neden tff'nin başına yabancı bir başkan gelmesin! Yıllardır bir yabancıfutbolcu sayısı nın ne kadar olacağını beceremediler. Her sene ayrı bir problem , niye? Çünkü takımlara göre kuralı değiştiriyorlar. Fenerbahçe Avrupa'ya gidecekse arttır, gidmezse sayıyı azalt. Eskişehir limiti aşar ise puan sil , ama Fenerbahçe limiti aşar ise ceza almasın diye limiti yükselt. Alt yapıya önem verin diyorlar ama Fenerbahçe rezerv liginde başarılı değil ise , ligi iptal edebiliyorlar. Kimsenin Türk futbolunu düşündüğü yok varsa yoksa fb yi ligte tutmak. Başka tff başkanı çıkar "Fenerbahçe için play-off sistemini getirdim" der. Milli takım iki kere küme düştü, ama onların derdi Milli takımı 3 kere Avrupa kupasına katılmasına, bir kere Dünya 3. lügünde ilk onbirde 8 , toplamda 11 futbolcu veren kadroyu oluşturan GS lı Fatih Terim'i kovmak olmuş. Avrupa'da stadları ve kadroları düşük olan ülkeler bile Dünya kupası, Avrupa kupalarına katılırken en küçük ülkeden bile neden daha başarısızız: iç çekişmeyi marifet sayan tff başkanları sayesinde. Adamlar Juventusuu küme düşürdüler, biz yapamadık. Adamlar İngilizleri bir yıl men edelim dediler, ingilizler hayır biz 5 yıl cezayı hakettik dediler, kendilerine ceza verdiler. biz mi stat)dı yakanlara, polis arabasını ters çevirenlere, ırkçılık yapanlara nerdeyse ödül verecektik. Eskiden Anadolu takımların karşılıklı maçlarında bile tribünler dolardı. Şimdi boş. Ligin sonuna BJK ve Fenerbahçe'yi ligte tutmak için sırf stadlar dolsun, yayıncı kuruluş kazansın diye mi MHK destek veriyor. Her sene olduğu gibi yine bir takımın başarısızlığını örtmek uğruna Türk futboluna bir kaos dolusu sezona merhaba . TFF BAŞKANI VE YÖNETİCİLERI YABANCIOLSUN! NOT ; Sonra seyirciye kaçak yayın kullanma diyorlar. Yönetenler kaçak yonetiyorlarsa seyirci ne yapsın. Yıllardır önceden stadı belli olan Süper kupa finalinin ne stadı belli ne tarihi belli ...ACABA NEDEN??? Önceki BJK'nin Avrupa'dan dan bir yıl men edilmesine sebep olan Demirören, sonraki 2011 deki şike yapan takımın 2. başkanı Nihat özdemir. Şimdikinden umutlandık ama oda gidenleri aratacak gibi.

  • BAÄžIRACAKSIN VEYA AÄžLAYACAKSIN!

    Fenerbahçe başkanların açıklamalarını uzun süredir canlı dinlemiyorum. Artık inandırıcılığını kaybettiler. ne kadar bağırırsak o kadar haklıyız zannediyorlar. tıpkı trafikte olduğu gibi, genelde haklı olan deği lde haksız olan bağırıp çağırır üstünlük kazansın diye. yine sitelerde ali nin maçların sahada kazanılmadığı yazılıyor. her iki GS maçında zerre kadar hakem hatası olmadan , eze eze yenildiklerinden bahsetmeye gerek yok. BAĞIRAN hep kazanıyor ya ( onlara göre) taraftarı oyalamanın en güzel yolu. Bunuda güzel yapıyorlar. Önce biraz geçmiş, biraz bu seneki Türkiye ligi ve kupasına bakalım. ne kadar bağırmışlar. Herkes şikeci bir tek bunlar değil. 1951 de GS şampiyon olmasın diye bilerek BJK a karşı lisanssız futbolcu oynattılar , hükmen mağlup oldular. 2011 yılını anlatmaya gerek yok. Herkes teşvik veriyor bir onlar vermiyor. 2004 te aziz başkan teşvik suç olmasın diye yaşa çıksın istiyor. 2001 de ersun yanal , 2004 te İstanbulsporlu Petkov'a verdiği söylenen teşvik var, ama kimse onlar gibi bağırmıyor. ama takımın en iyi futbolcularını Denizli maçında yedek bırakmış, son 16 dakika Denizli kümede kaldı diye fb li apiah a iki asist yapılıyor, atamadı diye medya sını yanına alıyor GS yenilirse küme düşecek olan takıma teşvik vermiş oluyor. çünkü onlar bağırıyor. Onlara göre rakipler ceza almıyor, bir tek onlar alıyor sanki. stat yakıp, polis arabasını ters çevirdiler, sahaya muz attılar, Eboue ve Zakaro'ya ırkçılık yaptılar, oda yetmezmiş gibi limiti aşan takıma puan silme cezası verilecekken ( Eskişehir gibi) Fenerbahçe olunca limit yükseltiliyor, çünkü onlar bağırıyor. GS stadı Ali Sami Yen arazisi karşılığında yapıldığı halde, onların FB stadını Kuşdili kulübünü nasıl kandırıp bir tl ye üstüne geçirdikleri konuşulmuyor, çünkü onlar bağırıyor. GS lisesi 2 yıl mezun vermezken, FB'li futbolcular askerliğe gitmesin diye 7 futbolcusu askerlikten muaf olan Altınordu kulübüne gidiyorlar. Efsane dedikleri Zeki Rıza Sporel askere gitmemek için hasta olduğunu beyan etmiş ama aynı anda futbol oynuyormuş. Tıpkı Aziz Yıldırım gibi... Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK'e suikastten idam edilen Dr. Nazım'ın kulüpte resmi halen duruyor, ama sesleri gür ya bizim posterlerle kafayı yormuşlar. Herkes de onları dinliyor, çünkü onlar bağırıyor. Onlara göre biz Fransızız. Biz bağırıp demiyorizki FB'yi kuranların yarısı gerçek fransız olan Saint Joseph lisesi mezunu, diğer yarısı fransız dediğiniz GS lisesi mezunu, çünkü onlar bağırıyor. CAS davası namusumuzdur, diyor sesi gayet gür şekilde ama davayı geri çekerken o kadar gür bağırmıyor. Mahkeme bizi suçsuz buldu diye bağırıyor ama tapeler ve görüntüler delil olmaktan çıktığı için demiyor. Herkes transferde usulsüzlük yapıyor, bir tek bunlar yapmıyor. Eminike'yi geçtim, Aziz Yıldırım'ın Ali Koç'a söylediği transferleri de geçtim, Kasımpaşa en iyi forvetini beleş nasıl verir anlamış değilim; çünkü biz sessiz konuşuyoruz, onlar bağırıyor. TFF başkanları GS'lı diyor, oysa Nihat limitleri yükseltti, diğeri "FB'yi ligte tutmak için playoff sistemini getirdim" dedi. On PUAN fark var, yenseler FB şampiyon. Bizde yine ses yok. Herkes GS'lı biliyor, TFF başkanlarını... Bir GS fb maçında 4 kırmızı kart verildi, bizde ses yok. Onlar hakem hatası olmadığı halde GS'a yenilince başkanları "Merdiven arasında seyirci vardı, o yüzden yenildik" diye bağırabiliyor. 2007 de bir kaç maç elle ya gol atıyorlar yada elle defanstan top çıkarıyorlar şampiyon oluyorlar. Sonra eskiden olduğu gibi bir sezonu bir hata ile medyası ile şaibe yaratıyorlar. Oysa ki bu seneki Sivasspor maçında verilmeyen net penaltımız varken ve kendileri Sivasspor'u dışarıda olan pozisyonu içerde diye penaltı verdiği halde ve Serdar Aziz in eline çarpa topu penaltı vermedi halde, çünkü yüksek sesle bağırıyorlar. Sadece FB ligde tutulsun diye kazandırılan maçlara bakalım. Ümraniye 2, Adanademir, Kayseri 2, Alanya 2, Karagümrük 2, Başaksehir 2,Sivas, Antalya, Ankaragücü... Bu sene bu maçları bildikleri için bağırıyorlar. Tıpkı BJK'nin bize yaptığı gibi... Hiç yenilmeden averajla şampiyonluğu kaybettiğimiz halde, 2 sene önce Hatay gibi güçlü takıma 7 tane attıkları halde, biz 2 gol averajla önde olduğumuz sezon herkesin 6 gol attığı takıma 8 artık diye şaibe oluyormuş. FB geçen sene de hiç hakem hatası olmayan TS maçında Megafonu eline alıp bağırabiliyor ve her seferinde taraftarını kandırabiliyor. Gelelim Türkiye Kupası'na... Önce GS'ın Başaksehir kupa maçında 2 penaltısı verilmiyor. Bir golümüz el olmadığı halde iptal ediliyor. Onların 1. golünden önce faul var, sesimiz çıkmadı elendik. Onlar mı? Eski FB'li Caner sayesinde maç birden 2- 0 oluyor. Caner oyundan çıkarıldı ama Emre ve takımı aynı ayarda... Herkes mutlu TFF/MHK Ali Koç'a GS maçından sonra nefes aldırıyorlar . Yoksa lig başı fetocü dediği adamı 2 hafta sonra niye desteklesin. Utanmıyor elemanları MHK başkanı dahil TFF'ye yine aklınca gönderme yapıyor. Öyle ya bunların başkanlarından biri seyircisine paralı köpek, diğeri de mağlup olduğu maçtan sonra seyircisini kovalarken bağırmıştı ya.. Seyircisi destek çıkınca demek ki bağırmak lazım dediler ve bağırıyorlar. İyiler onların sesini duymayacak. Duyanlarda iyi değiller zaten.

bottom of page