NELSON VE LUYINDAMA
Başarılı takımların genellikle kritik mevkilerde ekstraları vardır, olmalıdır. Galatasaray’ın son 2 şampiyonluğunda bu ekstralara çok örnekler vardı. Benim için en dikkat çekici olanlardan birisi Feghouli-Belhanda-Mariano üçgeniydi. Tek top ile kurulan bu üçgen Gomis’te bitiyor ve pozisyonlar doğuyordu.
Bir başka kombinasyon da Falco-Stump-Bülent savunma duvarı idi. Cantona’nın, Romario’nun, Hughes’un çaresizleştiği duvar...
Son örnek yine Galatasaray’dan ve yine defanstan olsun: Popescu-Bülent-Capone ...
*
Bugün için Galatasaray’ın Defansında Marcao banko gibi durmakta... Yanında kimin duracağı ise Nelson’un transferiyle az çok netleşmiş gibi. Nelson, ortaya koyduğu performans ile beklenenin altında kalmadı. Zamanla daha da oturacaktır oyunu...

Ama Galatasaray’da halihazırda o mevkide oynayabilecek iki oyuncu daha var. Birisi sezon öncesinde Göztepe’den alınan Alparslan, Diğeri ise önce kiralık olarak, sonra da bonservisi ile alınan Luyindama...
Nelson’un ve Luyindama’nın oyun karakterleri çok benzeşmiyor:
Luyindama topla oynamayı seviyor. Topu ortalama bir defans oyuncusuna göre daha fazla tutuyor ayağında. Topla ileriye doğru çıkıyor, uç adamlarına kadar topu ulaştırabiliyor.
Bu, Hücum futbolunda çok önemli. Eskiden bu tarz liberolarla atak geriden başlatılırdı. Sonra bu görev önliberoların oldu. İkisinin de olmadığı durumlarda orta alanda genellikle ayağına çabuk, sırtı dönük olarak topu alıp markajcısını ekarte edebilen bir adam bunu yapardı. O adamı kontrol ettiğiniz zaman rakibi de kilitlemiş olurdunuz. Defans oyuncusunun topu oyuna sokma kabiliyeti var ise bu müthiş bir avantajdır.
Bunu Galatasaray’da Yusuf Altıntaş yapardı. Alıp topu harmanda top oynar gibi giderdi. Bu şekilde goller de atmıştır. Dikine giderdi, kaptırsa da bu nokta genellikle rakip saha olurdu, yani dönüşünde takım ani sürprizler yaşamazdı. Bunun bir sebebi de futbolun sahada daha uzun mesafede oynanıyor olmasıydı. Yani iki stoper arasındaki mesafe kısalınca derinlik azaldı, kaptırılan topları telafi etmek zorlaştı.
Hemen akla Erhan Önal gelmiştir. Tam örnek verilecek defans oyuncumuz bu konuda... Neden Yusuf’u anlattım?
Erhan Önal biraz farklı idi. Erhan orijinalinde ayağına çabuk bir ortasaha idi. Defansif özellikleri ön planda değildi. Cüneyt, Yusuf, B.Savaş.. Sağdan soldan İsmail, Semih...Ortadan Muhammet, hatta kaleden Simoviç onun imdadına yetişirlerdi. Peki, ne karşılığında?
Top çıkartma, oyunu geriden kurma...
Bunun önemini Derwall çok iyi bilmekteydi, sonrasında Denizli’de... Eğer derdiniz hücum futbolu ise topu 70 metrede ince görecek birisine ihtiyacınız vardı. Beckenbauer gibi, Redondo gibi, Gallego gibi... Ama kaptırır, perişanlar, tribünleri isyan ettirir... Eliniz mahkum. Atak sayınız dramatik bir düşüş yaşar o oyuncu yok ise.
*
Gelelim sadede:
Luyindama oynar ise hücum futbolu oynarsınız, ama kaptırırsınız, ama gol yersiniz, eksik yakalanırsınız... Boşluk görünce oraya doğru ilerler, topu bırakmaz... Yan pas verir ise hücUm şansını kaçırdığını bilir. Kendisini bunaltan rakibe çalım atıp onun bu şevkini kırmaya çalışır, topu taca kolayına bırakmaz. Fakat bunları yaparken çok sayıda top kaptırır.

Nelson daha nettir, daha sağlamcıdır. Topu araya genellikle atmaz. Yan pasları ve en kısa pasları tercih eder. Hata oranı azdır. Ayağındaki topların ileriye gidişini hayal etmez. Pası verir vazifesini tamamlar. İki rakibin arasına ani dalışlarla ilerleme ihtimali yok gibidir. Temiz oynar.
Rakibin baskıyla oyun kurmayı engellemesini kırmak, topu geriden hücuma taşımak açısından Luyindama, korkulu rüya görmeden daha sağlam defans için ise Nelson tercih edilebilir. Tabii bu benim bir futbolsever olarak görüşümdür.
Kasım 2021